MARKA EKONOMİSİ

Rekabetin en yoğun yaşandığı global ekonomide ülkeler, sektörler ve şirketler için marka yaratmak, markalaşmak ve markalı satış yapmak ilave katma değer yaratmakta ve rekabet gücü kazandırmaktadır.

Gelişen ekonomi ile birlikte üretim ekonomisinden marka ekonomisine doğru bir yönelim olduğu görülmektedir. Uygulamada karşımıza perakende sektöründeki büyüme olarak ortaya çıkan olgu aslında marka ekonomisinin büyümesidir. Farkında olarak ya da olmadan giyimden elektroniğe kadar geniş bir yelpazede durmadan markaları konuşmaktayız.

Geçtiğimiz 10-15 yıllık süreçte Türkiye, üretim ekonomisinden marka ekonomisine geçiş süreci yaşamıştır. Konuyla ilgili olarak ekonomist Dr. Can Gürlesel tarafından BMD için yapılan bir çalışma konuyu detaylarıyla incelemektedir.

Ülkeler, sektörler ve şirketler için marka yaratmak, markalaşmak ve markalı satış yapmak, ilave katma değer yaratılması ve rekabet gücü kazanılması konusunda önemli bir seçenek ortaya çıkarmaktadır.

“Marka ekonomisi” markalaşma sürecindeki tüm iktisadi faaliyetleri ve ilave katma değeri kapsıyor, tanıyor ve ölçüyor. Burada tüm iktisadi faaliyetler kapsamına, üretimdeki fasonculardan tedarikçilere, AVM kiralamasından dekorasyon işlerine kadar bütün faaliyetler giriyor. Tüm gelişmiş ekonomilerde olduğu gibi Türkiye’de de öncelikle giyim perakende sektörü markalaşma sürecine girmiştir. Özellikle İstanbul merkezli oluşan ekosistem, markalaşma ve Türk markalarının gelişmesi için uygun bir ortam sağlamaktadır.

Marka ekonomisi, üretim sonrası işlevlerin eklenmesi ile ortaya çıkan değer zinciri içindeki iktisadi faaliyetlerden ve bu faaliyetlerin yarattığı katma değerden oluşmaktadır. Modern perakende, pazarların, özellikle organize perakendenin ve AVM’lerin gelişimi ile moda markaları ve lüks markaların satılabileceği, markalı hizmetlerin sunulabileceği alanlar oluşturmaktadır. Söz konusu perakende pazarların gelişmesi, yabancı perakendecileri de çekmekte, yabancı perakendeciler hızla marka talebinin arttığı genişleyen pazarlara yönelmektedir.

Türkiye yaklaşık 200 milyar dolar ile Avrupa’nın altıncı büyük perakende pazarı durumundadır. Buradan marka ekonomisinin hacmi görülebilmektedir. Marka ekonomisinin gelişmesi ve şirketlerin markalaşma süreçleri için uygun kamu politikalarına ve global anlamda desteğe ihtiyaç duyulmaktadır. Bu noktada Türk markaları için uygulanan Turquality benzeri destekler artırılmalıdır.

Markaların geliştirilmesi ve global hale gelebilmeleri açısından İtalya ve İspanya örnekleri dikkatlice incelenmelidir. Özellikle giyim endüstrisinde 80’li yıllardan itibaren İtalyan markalarının hakimiyeti varken, 2000’li yıllardan itibaren yeni stratejilerle özellikle fast-fashion kavramıyla İspanyol markaları gündeme gelmiştir.

Marka ekonomisi kapsamında yaratılan istihdamın önemi de hesaba katıldığında konunun ne kadar önemli olduğu görülmektedir.