Boyutu ve sağladığı fayda, ait olduğu sektöre göre farklılık gösterse de bilgi; günümüz koşullarında sermaye niteliği taşıdığı için fikri mülkiyet korumasına ihtiyaç duyar. 26 Nisan Dünya Fikri Mülkiyet Günü özelinde bilgi üretimi ile fikri mülkiyet ilişkisini ele aldık.
Bilgi ya da günümüzün sıkça kullanılan tabiriyle veri; fikri üretim döngülerinin sonucunda ortaya çıkan, sınırsız defa kullanılabilen, kolektif ya da şahsi bir akış ile üretilebilen kıymetli bir kaynak. Özellikle günümüzün iletişim ve bilgi teknolojilerinde kaydedilen ilerleme düşünüldüğünde her sektörün, ürünün temelinde bu kaynağın olduğunu ve ülkelerin küreselleşme sürecinde etkili aktörlerden biri olduğunu ifade etmek gerekir. Gelinen bu ekonomik sistemde bilginin değeri son derece artmış, zorlaşan rekabet koşullarına karşılık olarak katma değeri yüksek fikir ve bilgilerin üretilmesi zorunluluğu meydana gelmiştir. Üretilen bilgi kaynağının boyutu ve sağladığı fayda, ait olduğu sektöre göre farklılık gösteriyor olsa da ifade ettiğimiz koşullarda sermaye niteliği taşıdığı için korunmasına ihtiyaç duyulur. Burada ihtiyacı hasıl olan koruma ise devletler ve otoritelerce oluşturulmuş “fikri mülkiyet koruması” ile sağlanır.
Genel tanımıyla fikri haklar; yaratıcı fikirler nihayetinde ortaya çıkan “bilimsel ve edebi unsurlar; güzel sanatlar, müzik, sinema eserleri ve buluşlar, markalar, endüstriyel tasarımlar” şeklinde bir sınırlama ile tanımlanır. Yapılan AR-GE çalışmaları sonucunda elde edilen bilgiler, bu bilgiler ile ortaya çıkan ürünler, yapılan icatlar; saydığımız kategoriler kapsamında belirli bir hukuk sistemine göre korunmaktadır. Nitekim ülkelerin ekonomik büyüme ve kalkınmaları, bu katma değeri yüksek bilgilerin işlenmesi, geliştirilmesi ve korunması ile ilişki içindedir.
Bilginin ilk üretimi, maliyetlidir…
Doğası gereği bilgi, topluma ait olsa da bir bilginin ilk defa ortaya atılma süreci, bazı ekonomik maliyetleri beraberinde getirir. Aynı bilgi kullanılarak yeni bir üretim yapılmak istendiğinde ise bu belirli maliyetler çoktan ilk üretici tarafından üstlenilmiş ve bilgi çıktıları, “kaynak” olarak piyasaya sunulmuştur. Fikri mülkiyet korumasının kapsamına bu noktada tanık oluruz. Bir bilginin ilk üretimini yani gerekli AR-GE, ÜR-GE süreçlerini ve maliyetlerini üstlenmiş kişi ve kurumların, ürettiği bilgi üzerinde bir koruma talep etme hakkı vardır. Fakat biraz önce ifade ettiğimiz gibi bilgi, aynı zamanda kamuya ait olduğundan ‘’tekelleştirilmesi’’ toplumsal kalkınma ve bilginin doğası ile zıt bir ilişkiye sahiptir. Fikri hak koruma sistemi; burada müellife ilgili hakkını verirken sınai bilginin tekelleşmesine engel olmayı hedefler. Üreticisinin hakları saklı kalmak koşuluyla bu bilgilerden elde edilen çıktılar, kaynak olarak “yeniden” piyasaya sürülür; tesis edilmiş ve koruması sağlanmış bilgilere eklenen yorumlarla yeni fikri üretimler ortaya çıkarılır. Bu noktada ilk üretici, fikri hakkından kar elde ettiği gibi ekonomik kalkınma için bilgi, toplumsal bir meta olarak kullanılmış olur.
“Bilgiden bilgi üretme” anlayışıyla katma değeri yüksek yeni ürünler ve buluşlar tasarlamayı hedefleyen bu işleyişte gerçekleşmesi beklenen ekonomik büyüme ise toplumun kolektif olarak ürettiği bir sürece karşılık gelmektedir. Kalkınma tablosunda üretim kapasitesi büyük, faaliyet alanı çeşitli, ciddi oranda katma değer yaratan işletme ve markalar olduğu gibi KOBİ adıyla bilinen küçük ve orta ölçekli işletmeler de mevcuttur. WIPO Genel Müdürü Daren Tang’ın “ekonominin tanınmamış kahramanları” olarak nitelendirdiği KOBİ’ler, bünyesinde 250 kişiden az çalışan istihdam eden ve yıllık net satışı ya da yıllık mali bilançosundan herhangi biri toplamda 40 Milyon TL’yi geçmeyen küçük ve orta büyüklükte işletmeler olarak bilinmektedir. Üretim ve yatırımın önemli bir payını üstlendikleri gibi Türkiye’deki istihdamın büyük bir kısmını oluşturmaları, ekonomik dengede önemli bir etkendir.
KOBİ’lerle birlikte olacağımızın sinyalini göndermemiz bizim için güçlü bir mesaj!
Küresel büyümede KOBİ’lerin yarattığı katma değerin artırılması ve etki alanında verimliliğinin sağlanması için bu gibi işletmelerin rekabet gücünü artırmaya yönelik strateji ve politikalar belirlenmelidir. Üretim ve pazarlama yetkinlikleri artırılmalı, yatırım kapasiteleri genişletilmelidir. İlaveten, elbette fikri mülkiyet koruması alanında farkındalığın ve bilincin artırılmasına ihtiyaç vardır. Buna paralel olarak 2021 Dünya Fikri Mülkiyet Günü, “Fikri Mülkiyet ve KOBİ’ler” temasında gerçekleşecek.
Ekim 2020’de WIPO’da genel müdür olarak görevine başlayan ve küçük işletmeleri desteklemeyi önceleyen Tang’ın 2021 Dünya Fikri Mülkiyet Günü ve KOBİ’ler için yaptığı konuşma ise şöyle:
“KOBİ’ler; ekonomimizin motorları, bilinmeyen kahramanlarıdır. Yine de çoğu için, IP’nin fikirlerini ürünlere dönüştürmelerine nasıl yardımcı olabileceği ve IP’nin onlar için nasıl güçlü bir araç olabileceği konusunda bilgi eksikliği var. KOBİ’lere bu alanda farkındalığın sağlanması onların sadece hayatta kalması için değil, aynı zamanda rekabet etmeleri ve büyümeleri için fayda sağlayacak.
KOBİ’ler dünyanın farklı yerlerinde farklı zorluklarla karşı karşıyadır. Onlara nasıl yardım ettiğimizin, ihtiyaçlarına göre özelleştirilmesi gerekecektir. Ancak birlikte olacağımızın sinyalini göndermemiz, bizim için güçlü bir mesaj olacaktır.”