Bazı markalar sadece logoları ya da isimleriyle değil; tasarımları, renkleri, belki de sloganları ile zihnimizde yer edinir. Bilinirliği yüksek bu markalar, her unsuruyla ayırt edicilik kazanmış ve popüler olmuştur. Bunun getirisi olarak popülerlik, ‘’taklit edilme ihtimaline komşudur’’ desek pek de yanlış olmaz. Volkswagen de tasarımları ve neredeyse diğer tüm unsurlarıyla bilinirliğini sağlayıp taklitleri ile karşılaşmış bu markalardan bir tanesi. Volkswagen’in özellikle ikonik tasarımları, marka başvurularına bile konu oluyor. Peki bir markanın tasarımını marka olarak kullanmak, ne gibi sonuçları beraberinde getirir? İşte detaylar…
Volkswagen, 1937 yılında Alman Emek Cephesi (Deutsche Arbeitsfront) tarafından kuruldu. Porsche tarafından tasarlanan, kullanışlı, ekonomik ve Türkiye’de “kaplumbağa” ya da “tosbağa” olarak bilinen ilk otomobilleriyle Volkswagen’in ünü tüm dünyaya yayıldı. Sonrasında her yeni çıkan Volkswagen markalı araç; geniş kitlelere ulaştı ve Volkswagen, dünyanın her yerinde markalaşmaya başladı. Yeni ürünlerinin yanı sıra Volkswagen’in ikonik hale gelen, birçok kişi tarafından sevilen, kendine özgü gruplar yaratabilen hatta bazı yenilikçi akımların maskotu haline gelen modelleri bile oldu. ‘’Tosbağa’’ yani Vosvos modeli ve yazımızda bahsedeceğimiz ‘’Minibus’’ modeli, bu ikonik modellere örnek gösterilebilir.
Volkswagen bu süreçte pek çok yeni model çıkardı, modernleşti, yeni modelleri ile yeni markalar yarattı. Sadece teknoloji üretmekle kalmadı; markalaşmanın önemine binaen markasını korumak için büyük çaba sarf etti. Elbette bu çaba beraberinde popülariteyi getirdi. Öyle ki Volkswagen’e ait markalar, pek çok ülkede popülaritesi nedeniyle taklit edilmeye başladı.
Birçok alanda taklit edilen ikonik Minibus modeli, Hollandalı Ben Pon’un 1946 yılında Wolfsburg’daki Volkswagen fabrikasına yaptığı gezi sırasında tesadüfi bir tespitle ortaya çıktı. Pon, fabrikayı gezerken birkaç Volkswagen çalışanının ağır parçaları bir üretim binasından diğerine taşımakta zorlandığını gördü ve bu taşıma işlemi için büyük bir araç hayal etti. Hayal ettiği büyük araç ise dünyaca ünlenecek ‘’Minibus’’ modelinin temellerini attı.
Ayırt Edici Tasarımın Gücü
Kim derdi ki taşımayı kolaylaştırması için Beetle’dan esinlenerek tasarlanan Minibus, yapılmasından neredeyse 100 yıl sonra bile hala popüler olacak ve Volkswagen, bu tasarımını korumak için dünya çapında bir mücadele verecek…
Geçtiğimiz günlerde Türk Patent ve Marka Kurumuna 2020/154956 sayı ile “TOSTİZM TOST” şeklinde bir başvuru yapıldı. İlk bakışta Volkswagen ile ne ilgisi olabilir ki dedirten bu markayı Volkswagen markaları ile benzer kılan ise marka görselinde kullanılan ikonik Minibus şekli elbette. Başvuruda kullanılan görsel, Volkswagen’e ait olduğu pek çok kişi tarafından iyi bilinen ve günümüzde 6. jenerasyonunun kullanıldığı eski araç modellerinden biri olan “Caravelle” modelinin birebir aynısı. Her ne kadar başvuruya konu olan işaret, bir tost markası olsa da logoda kullanılan şeklin ikonik bir tasarım olması, elbette beraberinde yayıma itiraz işlemini de getirdi.
Yapılan itirazda, başvurunun hem müvekkil şekil markası ile birebir aynı şekli içerdiği üzerinde duruldu hem de söz konusu görselin, tesadüfen seçilmediği ve şekil unsurunun Volkswagen’in tanınmışlığından faydalanma amacı güttüğü belirtildi. Ayrıca bu itiraz emsal kararlar ile desteklendi. Hal böyle olunca her ne kadar başvurusu yapılan markanın sınıfları Volkswagen’e ait şekil markası ile aynı olmasa da Markalar Dairesince hem benzerlik hem kötü niyet gerekçesine istinaden markanın tümden reddine karar verildi.
Kararda; “muterizin ilgili şekli unsur üzerinde itiraza konu hizmetler için yurt dışında tescilinin bulunduğu, muterizin marka örneğinde yer alan Volkswagen’in klasikleşmiş aracının tüketici nezdinde bilinirlik düzeyi dikkate alındığında tescili talep edilen hizmetlerin tamamı yönünden markalar arasında ilişkilendirilme, önceki markanın itibarından haksız kazanç sağlama ve önceki markayı sulandırma ve itibarına zarar verme ihtimallerinin mevcut olduğu, ayrıca marka örneğindeki araç şeklinin tasarımları arasındaki benzerlik düzeyi dikkate alındığında başvuruya konu marka örneğinde kullanılan tasarımın önceki markadan bağımsız olarak tesadüfen seçilme ihtimalinin bulunmadığı, bu nedenle başvuru sahibinin, ‘bilerek ve haksız bir avantaj kazanmak amacıyla, dürüst ticaret ilkelerine uygun davranmadığı’ tespit edildiğinden başvurunun kötü niyetle yapılmış olduğu kanaatine varılmış ve itiraz gerekçesi yerinde bulunmuştur.” ibarelerine yer verildi.
Bu karar; bir markanın şekil olarak da korunmasının mümkün olduğunu, marka bilinirliğinin ve marka korumasının ne denli önemli olduğunu açıkça gösteren bir örnek. Ayrıca bir markanın tanınırlık düzeyi yüksekliğinin, Türkiye’de olmayıp yurt dışında var olan bazı tescil sınıflarının bile dikkate alınmasına katkıda bulunduğunu söylemek yerinde olacaktır.