McDONALD’S’IN YARATICISI: RAY KROC

İşini sevmekle başladı her şey… Sadece para için çalışırsanız, hiçbir zaman başarılı olamazsınız ancak yaptığınız işi severseniz ve müşteriyi birinci planda tutarsanız başarı sizin olur.

Çek kökenli anne ve babadan dünyaya gelen Ray, zor şartlar altında büyüdü. Lise yıllarında çalışma hayatına atılmasının sebebi Ray’in girişken ruhundan değil maddi şartların zor olmasıydı. On beş yaşındayken yaşını gizleyerek 1. Dünya Savaşı’na katıldı ve savaşta ambulans şoförlüğü yaptı. Savaştan sonra firma temsilciliği, kâğıt bardak satışı, hatta radyoda piyano çalmak gibi farklı sektörlerde çalıştı. 1930’lu yıllarda kâğıt bardak satışı artış gösterince geliştirdiği multimikser ile ticaret dünyasına hızlı bir adım attı. Nitekim McDonald kardeşleri de bu sayede tanıyacaktı.

Ray’in hedefinde kendi kurduğu şirketle mikser aletlerinin satışını yapmak vardı. Ancak 2. Dünya Savaşı ve beraberinde getirdiği ekonomik sıkıntılar Ray’in hayallerine engel oldu ama pes etmedi. Yeni ufuklara yelken açmak isterken mikser şirketinin en iyi müşterilerinden olan McDonald kardeşler dikkatini çekti.

İlk McDonald’s restoranı California Monrovia Havaalanı civarında arabayla geçenlere sosisli sandviç satan yol üstü küçük bir stanttı.

Dick ve Mac McDonald kardeşler sekiz yıl sonra bu küçük standı ayaküstü yemek yenen ve rakiplerinin yarı fiyatına hamburger satan bir dükkân haline getirdi. Başlarda arabaya servis edilen sosisli sandviçler zamanla yerini hamburger, patates kızartması ve milkshake’e bıraktı. 1948 yılında California San Bernardino’da ülkedeki ilk gerçek fast food restoranı olarak açıldı. Hala arabaya servis yöntemine devam eden McDonald’s’ın kağıt bardak ve peçete gibi ucuz maliyetli ürünler kullanması fiyatlarına yansıdı; menüye cheeseburger, içecek ve tatlı eklendi. Nitekim McDonald’s o kadar çok satıyordu ki Ray’den mikser almaya ihtiyaç duydular ve böylece Ray, McDonald’s ile tanıştı. Ayrıca arabaya servis yerine paket ve self servise yönelen McDonald’s’ta hamburger, rakiplerine göre yarı fiyata satılıyordu ve bu sayede kısa zamanda yüksek cirolara ulaşmayı başardılar.

Ray, hızlı bir hizmet sistemi ile çalışan, maliyeti düşük potansiyeli yüksek bu tarz bir restorana ihtiyaç duyulacağını fark ederek McDonald’s’ı satın almak istedi ancak bu isteği reddedildi. Buna istinaden lisans ile yalnızca bir defalığına mahsus McDonald’s’ın isim hakkını satın alınabileceği bir sistem önerdi. Bu fikri kabul edilince ilk lisansı alarak 1955’te Chicago yakınlarında kendine ait ilk McDonald’s restoranını açtı. İsim hakkının alınmasıyla ilgili ufak bir hilenin döndüğü dilden dile nesilden nesile aktarılan bir hikaye olmakla birlikte aslında Ray her şeyi usulüne uygun yaptı ve bu lisans diğer lisansların kapısını açtı. Her lisans satışından McDonald kardeşlerin pay alacağı muhteşem bir ağ…

Bundan tam altı sene sonra 2.7 milyon dolar karşılığında McDonald’s’ı tüm hakları ile satın aldı ve aynı yıl Hamburger Üniversitesi’ni açtı. Her yıl ortalama 3000 kişinin eğitim aldığı Hamburger Üniversitesi, McDonald’s’ın tüm dünyadaki işletmeci ve üst düzey çalışanlarının, McDonald’s ürünleri konusunda uzmanlık eğitimi aldıkları bir eğitim merkezidir.

Ancak bildiğimizin aksine asıl başarıyı restoran sektöründe değil emlak sektörüne atıldığında yakaladı. Fikir şu şekildeydi: McDonald’s Emlak Acenteliği yeni restoranların inşası için arsa kiralayacak, inşaat masraflarını karşılayacak ve her şey hazır olduğunda bu binaları satışa katılma koşulu karşılığında lisans alan firmalara kiralayacak. İzlenen bu yolla Amerika’nın doğusundan batısına kadar pek çok yerde şubeleşen McDonald’s 1965’te anonim şirket oldu. Toplamda 32 milyar dolarlık hissesi ile sokakta satış yapan basit bir stanttan daha büyük binalara geçen, müşterilerin oturduğu restorana dönüştü.

Time Dergisi tarafından “Time 100: The Most Important People of the Century” listesine dahil edilen Amerikalı iş adamı Ray Kroc, McDonald’s’ı dünyanın önde gelen fast food zincirlerinden biri hâline getiren isim olarak biliniyor.

1970’te McDonald’s International’ı kurarak uluslararası pazara atıldı. Yurt dışındaki restoranlarda klasik McDonald’s ürünlerinin yanı sıra yerel yemekleri de sundu ancak yaşadığı büyük maddi kayıplar neticesinde bu hatasından döndü. Ray’in kurduğu müthiş ağ ile uluslararası satışlar, toplam cironun onda birine ulaştı ve her geçen gün büyümeye devam etti. Ray, ölene kadar şirketini yönetti.

McDonald’s bugün, 100’den fazla ülkede 30.000’den fazla restoranla hizmet veriyor. Bunların 13.000’den fazlası Amerika dışında. Restoranların yaklaşık %70’i işletmeciler, diğerleri ise McDonald’s şirketinin kendisi tarafından işletiliyor. Her gün yaklaşık 52 milyon insan McDonald’s’ı ziyaret ediyor. Ayrıca çalışan sayısı tahmini olarak 2 milyon.

Ray, McDonald’s’ı fast food zinciri ile sınırlı bırakmadı aynı zamanda günümüzde faaliyetine hala devam eden alkolizm, diyabet ve diğer hastalıklar konusunda araştırma ve tedavi etme amaçlı bir vakıf kurdu.

Ray, gerçek başarıyı yakaladığında 50’li yaşların sonundaydı ve asla pes etmediği için bir dünya markası haline geldi. İşin sırrını ise şu şekilde açıkladı: “Dünyada hayal kırıklığına uğramış milyonlarca insan vardır, ancak azim ve sebat her şeyin üstündedir ve her şeye hakimdir.”

Yönetmen John Lee Hancock, Ray’in hayat hikayesinden etkilenerek 2016 yılında The Founder adlı filmi sinemaseverlerle buluşturdu.