Sırp asıllı Zeljko Obradovic, 1980-1991 yılları arasında profesyonel olarak basketbol oynadı. Real Madrid ve Benetton Treviso’yu çalıştırdığı yıllarda Yugoslavya Milli Takımında da görev aldı. Milli takımla birlikte 1997 Avrupa ve 1998 Dünya şampiyonluklarını kazandı. Kariyerinde elde ettiği toplam 8 Euroleague şampiyonluğu ile Euroleague tarihinin en fazla şampiyon olan antrenörü unvanına sahip oldu. Avrupa ve Dünya basketbolunun gelmiş geçmiş en iyi koçları arasında gösterilen ve 2013 yılından beri Fenerbahçe’nin koçluğunu yapan Zeljko Obradovic, GOssIP’in özel konuğu.
4 farklı kulüp ile 8 kez Euroleague şampiyonluğu kazanmış bir koç olarak sizi Türkiye’ye getiren ne oldu?Fenerbahçe’den birçok kişiyle görüşmelerim oldu ve Fenerbahçe’nin hedefleri benim hedeflerimle paralel olduğu için buraya gelmeye karar verdim. Hep Euroleage ve Final Four’dan bahsediliyordu, geçen sene Fenerbahçe tarihinde ilk defa Final Four’a kalma başarısını gösterdik.
Fenerbahçe, Türkiye’de en büyük taraftar hacmine sahip kulüplerden birisi. Taraftarların futbola olan ilgisi ile basketbola olan ilgisini kıyaslayacak olursanız?
Fenerbahçe, milyonlarca taraftarı olan bir kulüp gerçekten. Ama sanmıyorum ki çok fazla futbol taraftarı basketbol maçlarına gidiyor ya da basketbol taraftarı futbol maçlarına gidiyor. Bir de ayrı bir grup olarak; bütün spor dallarını izleyen taraftar grubu var.
Geçen sene Final Four oynayarak beklentileri artırdınız. Fenerbahçe’nin bu seneki hedefi nedir?
Ne kadar basketbol taraftarı olsa da sayımız o kadar yüksek değildi ve 3000 civarındaydı. İlk hedefimiz bu taraftar sayısını artırmak oldu. Neredeyse bütün Euroleague maçlarını dolu salonlara oynuyoruz. Çok ciddi bir kombine sayısı olan taraftarlarımız oldu. Bu sene de kombine ve bilet fiyatlarının artmasına rağmen taraftar hacminde yüzde altmış bir artışımız oldu. Şu an 5000 üzerinde bir kombine sahibi var. Avrupa’nın iyi takımlarından biriyiz ancak hedefimiz Avrupa’nın en iyisi olmak.
Basketbol seyircisinin en çok görmek isteği şey ne?
Basketbolu çok iyi bilen bir seyirciye sahibiz. Seyircinin en çok görmek istediği şey de savaşan bir takım. Oyuncular da bunun bilincinde. Savaştığımız ve mücadele ettiğimiz sürece seyircilerin bize güvenerek izlemeye ve desteklemeye geleceklerine inanıyorum. Bundan sonraki hedefimiz de iyi sonuçlar almak. Euroleague’in daha başındayız. İlk yarının ortasına geldik. İlk hedefimiz ilk 16’ya kalmak. Adım adım ilerleyeceğiz.
Sezonun gidişatını etkileyen birçok konu var. En önemlisi de sakatlıklar ve sporcuların sağlık durumları. Bunları aştığımız sürece adım adım ilerleyerek sezona devam ediyoruz.
Saha kenarında sizi bazen agresif bir şekilde görebiliyoruz. Saha dışında da aynı duruşa sahip misiniz?İşimi çok büyük tutkuyla yapıyorum. Öyle olduğumdan dolayı evet, sahada çok agresif oluyorum. Bu şekilde davranmamın en büyük sebebi de takıma ve oyunculara faydalı olabilmek. Ama özel hayatımda beni tanıyanlar bilir, çok daha farklı bir kişiliğe sahibim.
EĞER BİR İŞİ ÇOK SEVEREK YAPARSANIZ, BAŞARISIZ OLMA İHTİMALİNİZ YOKTUR.
Avrupa’nın en iyi koçlarından biri olmanın ilk üç prensibi nedir?
Tutkulu olmak, çok sevmek ve bağlılık diyebilirim. Ben işimi çok severek yapıyorum, çok severek yaptığım için de bütün her şeyimi işime adıyorum. Tabii ki her işte olduğu gibi bunun da inişleri ve çıkışları var. Başarısızlık var, başarılar var. Beni ara sıra delirtseler de, üzseler de oyuncularımı çok seviyorum. Ama bu da her işte olduğu gibi, işimin bir parçası. Önemli olan bağlı olmak ve işini çok severek yapmak. Eğer bir işi çok severek yaparsanız, başarısız olma ihtimaliniz yoktur.
Peki ya oyuncularınızla ilişkileriniz nasıl?
Aslında iki grup insanla çalışıyorum. Bir taraf otuz yaş üstü daha tecrübeli, bir de 17-18 yaşında daha genç oyuncularımız var. Benim için en önemli şey, hepsine kendi çocuğummuş gibi davranıyorum. Zaman zaman benimle çalışmak kolay bir şey değil, onları da anlayabiliyorum. Ama en önemli şey, ben sert de olsam oyuncularım için ne yapıyorsam onların iyiliği ve gelişmesi için yapıyorum.
Ben çok açık sözlüyüm ve her şeyi direkt olarak söylerim. Genelde her şeyi açıkça söyleyen insanlar sevilmez, o yüzden benimle çalışmak biraz zor olabilir. Oyuncularıma, hataları oldukları zaman direkt söylerim ki kendilerini düzeltebilsinler. İnsanlar daha çok iyi şeyler duymayı severler ama maalesef hayat böyle değil. Hep söylediğim bir şey var, söylediklerimi kişisel olarak algılamayın bu sizi geliştirmek için yaptığım şeyler. Eğer bir gün sizinle konuşmuyorsam asıl o zaman başınız dertte demektir. Ben çok fazla yüzlere ifadelere takılmam, oyuncularımın yaptıkları hareketlerine bakarım. Doğru ve yanlışlar varsa o yanlışlarını düzeltmeye çalışırım. Özellikle genç yaş grubu, üzerinde çalışmayı çok sevdiğim bir gruptur çünkü sürekli geliştirebiliyorsun. Oyuncularımı genelde eşit tutarım. Benim için basketbolda yaş olarak genç ya da büyük oyuncu daha iyi değildir. İyi ya da kötü oyuncu vardır. Önemli olan ne kadar iyi olduğundur.
Hedefler çok önemlidir. Hedefi olmayan bir insanın başarılı olma ihtimali çok düşüktür. Sadece basketbol açısından değil, hayatın genelinde hedefleri olmayan bir insanın büyük bir geleceği yoktur ve hayat çok kısa ve ben de çok hızlı gidiyorum o yüzden.
NBA’de koçluk yapmayı düşündünüz mü? Yoksa Avrupa Basketbolu sizi daha mı çok tatmin etmektedir?Hep Avrupa basketbolunda çalıştım o yüzden çok mutluyum. Bunun dışında bir dönem yaklaşık bir sene kadar Detroit Pistons ile birlikteydim. Çok güzel bir tecrübeydi çünkü NBA’den öğrenebileceğimiz çok şeyler var. Aynı şekilde NBA’in de Avrupa basketbolundan öğreneceği çok şeyi var. Çok farklı sistemler. Ama ben şu an buraya konsantreyim, burada devam ediyorum ve o yüzden başka bir yer nasıl olur diye düşünmedim. İlk geldiğimde 3 sene önce buradaki basın toplantısında burası benim evim olacak demiştim, gerçekten de öyle oldu.
“Şansımız olmasını istiyorsak kusursuz olmamız gerekiyor” diyorsunuz. Kusursuzluk nasıl başarılır?
Bir antrenör olarak her detaya önem veririm. Ne kadar çok çalışırsanız çalışın sanki bir antrenman daha yapsak iyi olur diye düşünüyorsunuz. Biz çok iyiyiz deyip tatmin olmamak lazım. Çünkü sürekli yeni bir gün geliyor ve insanlar sizi son maçınıza göre değerlendiriyor. Kazanırsan iyi sensin, kaybedersen en kötü sensin ama gerçekler böyle değil. Her gün yaptığınız şekilde aynen çalışmaya devam etmelisiniz. Önümüzde çok fazla maç var ve çok büyük hedefler var. O yüzden hepimizin olmak istediği noktaya gelmesi için çok çalışmamız gerekiyor. Tabi ki şanslı olmak çok güzel, bazen yanında olur bazen olmaz ama dediğim gibi şansı da hak etmek gerekiyor. Çünkü şans hak edenin yanında olur.
HEDEFLER ÇOK ÖNEMLİDİR. HEDEFİ OLMAYAN BİR İNSANIN BAŞARILI OLMA İHTİMALİ ÇOK DÜŞÜKTÜR.
Türkiye Basketbol Ligini Avrupa’da nereye koyarsınız?
Bence Avrupa’nın en iyi liglerinden biri. Birincisi Euro League’i bir kenara koyarsak, diğeri de İspanyol ACB ligidir. Hiçbir maç kolay değil, çok büyük bir rekabet var. Şu ana kadar 6 tane lig maçı oynadık, üçünü kazandık üçünü kaybettik. Tabii bahane olarak kullanmak istemiyorum. Türkiye Basketbol Ligi gerçekten Avrupa’nın en rekabet dolu liglerinden bir tanesi.
ŞANS HAK EDENİN YANINDA OLUR.
Bence Türkiye’deki en değerli marka: FENERBAHÇE
Avrupa’da bu kadar taraftarı ve birbirine bağlı olan bir kulüp daha bilmiyorum. Bununla birlikte Türk Hava Yolları da Türkiye’nin en değerli markalarından diyebilirim.
En çok kullandığım marka: Genel olarak bir tercihim yok, benim için ne rahatsa onu almaktan ya da seçmekten yanayım. Mekanlar ile ilgili de herhangi bir tercihim yok.
Bence yüzyılın en başarılı icadı: Bütün tarih boyunca insan hayatını kolaylaştıran çok şey icat edildi ama bir yandan da hayatımızı bitiren çok şey de icat edildi. Özellikle silahlar hiç iyi bir şey değil. En iyi değil ama en kötü icadı söyledim sanırım. İnsanların hayat kalitesini artıran her türlü icat kuşkusuz çok güzel bir şey.