BİLİM KURGU GERÇEĞE Mİ DÖNÜŞÜYOR? ARTIRILMIŞ GERÇEKLİK AUGMENTED REALITY

Sanal dünyaya olan bağımlılığımız arttıkça gerçek dünyayla olan bağlantımız azalıyor ve teknolojinin gelişmesiyle sanal dünyayla gerçek dünya arasında bir bağlantı kurma isteği her geçen gün artıyor. Bu bağlamda birçok sanal gerçeklik (Virtual Reality) sistemi ve çeşitli uygulamaları artık insanların deneyimine sunulmuş durumda. Şimdi bu deneyimi bir üst seviyeye çıkarmak için yeni bir teknolojiyle karşı karşıyayız. Artırılmış gerçeklik (Augmented Reality) ya da kısaca AR olarak da tanımlanan bu teknoloji, gerçek dünyayla sanal dünya arasındaki en gelişmiş bağlantıyı insanlara vadediyor.

Sanal gerçeklik, çeşitli eğitim veya eğlence amacıyla üretilen simülasyon uygulamalarında uzun yıllardır hayatımızda. Artırılmış gerçeklik ise gerçek dünyada var olan obje, mekân ve alanlara bir takım sanal içerikler eklenmesini ve bu sanal içeriklerin bir görüntüleme cihazıyla interaktif olarak görüntülenmesini sağlıyor. Bunun için özellikle görüntüleme cihazındaki birçok sensör ve özellik AR uygulamaları tarafından kullanılıyor. Özetle AR, görüntüleme cihazındaki kamera, GPS, mikrofon, hoparlör gibi birçok girdi ve çıktı birimlerini kullanarak gerçek dünyaya sanal olarak kullanıcının girmesini sağlıyor. Askeri amaçla kullanılmaya başlanan bu teknoloji, bilgisayar üzerinde sanal gözlükler ile kullanım alanını genişleterek günlük hayatımıza girdi. Milenyumdan sonra cep telefonlarının akıllanmasıyla cebimize giren bu teknoloji birçok alanda kullanılıyor.

Örneğin, fizik ve kimya gibi öğrencilere zaman zaman sıkıcı gelen dersler bu teknolojiyle daha eğlenceli hale gelebiliyor. Ders kitaplarının taratılması ile sanal olarak elementler, bileşikler ve çeşitli materyaller öğrencilerin telefonlarında görüntüleniyor ve bu materyaller ile sanal olarak deneyler yapılıyor. Bu deneyler, sadece bir video gibi gösterilmiyor, öğrencinin yaptığı deneye göre geri bildirim ve tepkime sonucunu vererek, gerçek deneylerin sanal bir simülasyonu sağlanabiliyor. Eğitim alanında sadece deneyler için değil birçok farklı alanda da kullanılıyor, örneğin ders kitabının telefon ile taratılarak o sayfanın sesli olarak dinlenmesi, kitap bilgisine ek olarak çeşitli video ve benzeri yardımcı eğitim araçlarından öğrencilerin faydalanmasını sağlayan uygulamalar gibi…

Sağlık ve tıp alanında AR ile ameliyat esnasında cerraha yardımcı olan sanal asistan sistemleri bile bulunuyor. AR sayesinde telefon kamerası kullanılarak yapılan basit bir tarama işlemi ile iç organların konumu veya hastanın tıbbi araçlara bağlı olması halinde taratılan bölgeye ait iç organların durumu tespit edilebiliyor. Örneğin hasta EKG cihazına bağlıysa AR uygulaması EKG’den aldığı bilgiler ışığında kalbin nasıl attığını interaktif olarak doktora sanal ve 3 boyutlu simülasyonunu gösteriyor.

Eğitim ve öğretimle sınırlı olmayan AR günlük hayatımızda da birçok yerde karşımıza çıkıyor. Konut projeleri broşürlerinin taratılmasıyla konutların 3 boyutlu sanal turlarının yapılmasını sağlayan uygulamalardan ürün kataloglarındaki ürünlerin tüm detaylarının 3 boyutlu görüntülenmesini sağlayan uygulamalara, evinize alacağınız mobilya ve dekorasyon ürününün evinizde nasıl duracağını sanal olarak gösteren uygulamalardan bir alışveriş merkezinde çevreyi taratıp aradığınız ürünün yerini veya indirim olan ürünün yerini 3 boyutlu olarak gösteren uygulamalara kadar hayatımızı kolaylaştıracak birçok alanda kullanılıyor.

Belki de bu uygulamaların en bilineni, birçoğumuzun hemen her gün kullandığı, fotoğraflara çeşitli efektler ekleyip bu efektlerde değişiklikler yapılabilen “Snapchat” aplikasyonu olabilir. Evet! Yanlış okumadınız, “Snapchat” de AR teknolojisini kullanıyor. Hatta sadece kullanmakla kalmayıp bu konu ile ilgili birden çok patent tescili ve başvurusu bulunuyor. Öyle ki en sık kullanılan efektlerle ilgili US9396354 numaralı ve “Dağıtılmış Görüntülerde Otomatik Gizlilik Koruması İçin Cihaz ve Yöntem” başlıklı ABD başvurusu bulunuyor. Başvurunun içeriğinde ve koruma kapsamında “Kullanıcının aygıtından görüntü alma; görüntüdeki bireyin yüzüne karşılık olarak tanınmış bir yüz elde etmek için yüz tanıma tekniğinin uygulanması; yüzü tanımlanmış kullanıcılar için gizlilik kurallarıyla ilişkilendirilen gizlilik ayarlarının görsele uygulanması.” işlem adımlarını gerçekleştiren ve buna bağlı olarak efektlerin artırılmış gerçeklik ile kullanıcının yüzüne uygulayan bir sistem ve yöntem anlatılıyor. Özetle kullanıcının yüzü telefon kamerası ile taranıyor, bu taramaya göre yüz hatları ve önemli noktalar işaretleniyor. Buna göre seçilen efekt kullanıcının yüzüne oturacak şekilde ölçeklendirilerek artırılmış gerçeklik ile yerleştiriliyor.

Artırılmış gerçekliğin kullanım alanı bu kadar geniş olunca, Google, Apple, Microsoft, Amazon ve Facebook bu alanda atılımlar gerçekleştiriyor. Örneğin Microsoft, “HoloLens” ismini verdiği sistemde sanal gerçeklikle artırılmış gerçekliği bir arada kullanıcılarına sunuyor. Karma gerçeklik olarak da tanımlanan bu sistemde, hologram görüntülerin sanal bir gözlükle görüntülenip gerçek dünya üzerine artırılmış gerçeklik olarak uygulanmasını sağlıyor. HoloLens’in yüksek çözünürlüklü holografik lensleri sayesinde bilgisayardaki uygulamalar gerçek dünyada bir hologram olarak görünecek. Aslında HoloLens benzeri bir teknoloji birçok bilim kurgu filminde karşımıza çıkmıştı. HoloLens, özellikle 2002 yapımı olan bilim kurgu yazarı Philip K. Dick’in öyküsünden Steven Spielberg tarafından sinemaya uyarlanan ve 2054 yılını anlatan Minority Report (Azınlık Raporu) filminde, dedektiflerin kullandığı hologram sistemine oldukça benziyor.

HoloLens, hiç tecrübesi olmayan birinin sanal talimatları takip ederek bozulan bir cihazın tadilatını yapabilmesinden tutun da hastanın tomografi veya film görüntülerinin vücuduna hologram olarak yerleştirilerek doktorlara yardımcı olmasına kadar sınırsız imkân tanıyor. Windows Pazarlama Grup Müdürü Evren Özdemir; Microsoft, Windows 10 ile çalışan artırılmış gerçeklik cihazı HoloLens’in kullanılabilirliğinin birçok Avrupa ülkesini kapsayacak şekilde genişlediğini ve aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 29 ülkede kullanımda olduğunu belirtti.

Geçtiğimiz Kasım ayında ülkemizde de kullanıma sunulan HoloLens’in Türkiye pazarına ilişkin çalışmaları uzun zamandır devam ediyordu. Aslında HoloLens’in marka başvurusu Microsoft tarafından 2015 yılında yapılmıştı.

Sanal gerçeklik, artırılmış gerçeklik ve HoloLens’in içinde bulunduğu karma gerçeklikle beraber gerçek dünyadaki fiziki tepkileri almamızı sağlayan sanal teknolojiler her geçen gün gelişiyor. Söz konusu gelişimle beraber bu amaca hizmet eden ürünler de çeşitleniyor.

Bu teknolojiler geliştikçe, artan sanal dünyadaki gerçeklik mi? Yoksa gerçek hayatta kullanılan sanal teknolojiler mi? Bunu zamanla göreceğiz…