PATENTLEŞEN HAYALLER

Teknoloji denizinde kaybolduğumuz bugünlerde çok değil on, on beş yıl geriye götürsek sizi? Filmlerde, kitaplarda bir takım efsanevi teknolojiler, neredeyse imkânsız ve tamamıyla hayal ürünü dediğimiz teknolojiler… Peki, günümüze dönelim; bu teknolojilerin kaçı gerçekleşti? İnanır mısınız neredeyse hepsi rutin olarak kullandığımız gündelik teknolojilere dönüştü; tablet bilgisayar, şoför gerektirmeyen otomobil, vücuda uyumlu iş makineleri, hologram, akıllı aydınlatma, drone ve daha pek çokları…

Bir yirmi yıl sonra uçan kostümlerimizi giyip havada iş yerimize doğru süzülürken hologram teknolojisiyle bu içeriği size sunarız belki, olamaz mı? Olabilir…

GOOGLE GLASS

Hani günlük hayatımızda cep telefonlarımız aracılığı ile hayatımızın merkezinde yer alan günlük uğraşlarımız var ya, mesela maillerimizi kontrol etmek, fotoğraf ya da video çekmek, telefon görüşmesi yapmak gibi… İşte bunların tamamını gözlüklerimizle yapabileceğimizi bundan 20 yıl önce söylesek yok artık derdiniz değil mi? Ama düşünülmüş işte… Düşünülmekle kalmamış bir de filme konu edilmiş… Hayal ürünü olan bu giyilebilir teknoloji kategorisine giren bilgisayar gözlükler aslında ilk olarak 1987 tarihli Uzay Yolu: Yeni Nesil (Star Trek: The Next Generation) filminde karşımıza çıkmıştı. Birkaç yıl önce de Google tarafından üretilerek hayatımıza resmen girmiş oldu.

2012 yılında tanıtımı yapılan Google Glass ses komutu ya da ürünün sağ tarafında bulunan dokunmatik alan sayesinde kontrol edilebilen bir çeşit bilgisayar aslında. Google, US20130044042 başvuru numarası ve “Wearable device with input and output structures” ismiyle Google Glass için patent başvurusunda bulundu. Patent başvurusunda kullanıcının kafasına giyilecek şekilde yapılandırılmış çerçeve içeren bir elektronik cihaz açıklanmaktadır.

Google Glass’ın, Google’ı kullanabilme, fotoğraf ve video çekip kaydedebilme, bu kayıtları sosyal medyada paylaşma, oyun oynama, anlık mesajlaşma gibi özelliklerinin yanında elbette güneş gözlüğü özelliği de mevcut. Tabii tüm bu özellikleri kullanabilmeniz için cep telefonlarınıza IOS ve Android uyumlu MyGlass  uygulamasını indirip kurulumu yapmanız gerekiyor. Ürünü kullanabilmek için başınızı hafifçe yukarı kaldırmanız ya da yandaki dokunmatik alana dokunmanız yeterli. Böylece gözlük sizden komut beklemeye başlıyor ve komutunuzu verdiğiniz anda ilgili bilgi gözlüklerinizin ekranına yansımış oluyor. Ekranda parmağınızla gezinti yapmanız mümkün; ayrıca ekranı kapatmak istediğinizde de parmağınızı yukarıdan aşağı sürüklemeniz yeterli… Youtuberların, Instagram fenomenlerinin bu denli popüler olduğu günümüzde bakış açınızı kaydeden ve eller-serbest özelliği ile kontrol edilebilen bu ürünün çok kullanışlı olacağını söylemek yanlış olmaz.

Belirtmeden geçmeyelim, Google Glass’ın ilk banka uygulaması da Türkiye’den: Amerika dışından kabul edilen ilk resmi banka uygulaması iGaranti.

TABLET

Günümüzde elimizden düşürmeden film izlediğimiz, müzik dinlediğimiz, oyun oynadığımız ve diğer birçok işimizi hallettiğimiz, hatta çocuklara yemek yedirirken kullandığımız elektronik tablet fikrinin ilk olarak bir bilim kurgu romanında ortaya çıktığını biliyor muydunuz?

Her ne kadar tablet denildiğinde aklımıza ilk gelen marka Apple olsa da günümüzde kullandığımız elektronik tablet formunu ilk kez Arthur C. Clarke tarafından 1968 yılında kaleme alınan ve yönetmen Stanley Kubrick’in de Clarke ile birlikte çalışması sonucu aynı yıl sinemaya uyarlanmış olan “2001: Uzay Destanı (2001: A Space Odyssey)” isimli bilim kurgu romanında görüyoruz.

Teknik olarak ilk tablet, 1886 yılında Amerika’da US386815A numarasıyla patent başvurusu yapılan ve Elisia Gray tarafından geliştirilen, kullanıcının bir tele bağlı olan kalem ile yazdığı mesajı çoğaltması için tasarladığı mekanik bir cihazdı.

21. yüzyıla geldiğimizde teknolojinin dev ismi Bill Gates sayesinde Windows işletim sisteminin elektronik bir ekran üzerinde özel bir kalemle çalışan versiyonuyla tanıştık. 2005 yılına geldiğimizde ise Nokia, internete kablosuz bağlanabilen ve her türlü multimedya içeriğe ulaşabildiğimiz bir avuç içi bilgisayarla karşımıza çıktı. Gates’in en büyük rakibi Steve Jobs ise bilgisayarı tamamen tablete taşımayı düşündü ve 2010 yılında satışa sunduğu iPad ile bu düşüncesini hayata geçirdi. 2010 yılında Apple, 2001: Uzay Destanı’nda gördüğümüz tablet formuna en yakın cihaz olan iPad için, ABD Patent Ofisi’ne “Portable Display Device” başlığı ve USD670286 numarasıyla bir tasarım patenti başvurusu yaptı.

Zamanla telefon ve bilgisayar arasında bir kategoriye yerleşen tabletlerle tam olarak ne yapılacağı kestirilemese de 60’lı yıllarda yalnızca bir hayal ürünü olan tabletler artık hepimizin hayatında.

ROBOT SÜPÜRGE

Kim günlük işleriyle ilgilenirken bir yandan da evinin temizlenmesini istemez ki? Hepimizin hayali olan bu fikir birçok film ve kitapta karşımıza çıktı. Bununla ilgili ilk akla gelen muhtemelen Jetgiller çizgi filmindeki temizlik robotu Rosie.

Hanna-Barbera yapım şirketi tarafından üretilen Jetgiller, ilk olarak 1962 yılında ABD’de The Jetsons ismiyle yayınlandı. Yayınlandığı bu ilk tarihten itibaren büyük ses getiren Jetgiller gelecekte yaşayan bir ailenin hayatını tasvir ediyordu. Uçan ve katlanır arabaların, yürüyen bantların, robotların, uzaylıların ve ilginç buluşların yer aldığı ütopik bir geleceği konu eden çizgi film, zamanının çok ötesinde bir hayal gücüne sahipti. Jetgil ailesinin medar-ı iftiharı temizlik robotu Rosie, bu bilim kurgudan çıkarak hayatımızın bir parçası oldu, nasıl mı?

İlk olarak Jetgiller’de gördüğümüz otomatik süpürge robotu için yaklaşık 40 sene bekledik. iRobot firmasının 2002 yılında piyasaya sunduğu “Roomba” isimli robot tam olarak Jetgiller’de gördüğümüz gibi evin otomatik olarak süpürülmesini sağlıyordu. iRobot firmasının “Roomba” robotu için bir patent başvurusu da yapıldı. US6883201 numaralı ve “Otomatik Zemin Temizleme Robotu (Autonomous Floor-Cleaning Robot)” başlıklı 2005 yılında yayınlanan patent başvurusuna göre “Roomba” üzerinde bulunan motor aracılığıyla hareket ediyor, sensörleri sayesinde önüne çıkan engellere göre yerini değiştiriyor ve vakum düzeneği ile tozları ve kirleri süpürüyordu.

Henüz Rosie gibi insani özelliklere sahip bir robot yardımcımız bulunmasa da bu konuda Roomba güzel bir başlangıç oldu diyebiliriz. Kim bilir belki bir gün hepimiz birer Rosie sahibi oluruz.

DEMİR ADAM

İnsanlığın varoluş tarihinden bu yana belki de en büyük hayali uçmak. Bu hayali gerçekleştirmek için Hezarfen Ahmet Çelebi’nin kanatlarından yamaç paraşütlerine, zeplinlerden uçaklara kadar birçok farklı icat gerçekleştirildi. Günümüz teknolojisinde ise özel tasarlanmış bir kıyafet ile uçabileceğinizi söylesek…

1968 yılında ilk kez yayınlanan bir Marvel çizgi roman süper kahramanı olan Demir Adam (Iron Man) kendi geliştirdiği bir kostüm ile uçabilmekteydi. Multimilyoner Marvel karakteri Tony Stark’ın bu uçabilen giysisi birçok kişiye ilham kaynağı oldu. 2008 yılında sinemaya da uyarlanan giysinin bir benzerinin icat edilmesi ise ilk yayınlanan çizgi romandan yaklaşık 50 yıl sonra gerçekleşebildi.

Havacılık sektöründe çalışmış olan babasından etkilendiğini belirten İngiliz mucit Richard Browning, Demir Adam’dan ilham alarak hep hayalini kurmuş olduğu uçan kıyafeti zorlu uğraşları sonucu 2017 yılında başarılı bir şekilde tasarladı.

Hayalini gerçekleştirmek için küçük bir ekiple 15 ay boyunca çalıştı. İlk birkaç denemede başarısız olan Browning, sonunda amacına ulaştı. El ve ayaklara monte edilen küçük jet motorları sayesinde uçmayı başaran Browning, ayrıca kıyafetin içine kablosuz internet özelliği de ekledi. Bunun yanı sıra söz konusu kıyafete hava yastığı sistemi ve yakıt dedektörleri de özel olarak yerleştirildi.

Mazot ya da uçak yakıtı ile çalışabilen bu kıyafet 26 kilogram ağırlığında olup 3 ila 9 dakika arasında havada kalabiliyor ve saatte 51 kilometre hızla ilerleyebiliyor. Ayrıca, kıyafet ile 3600 metre yüksekliğe kadar ulaşılabiliyor.

Richard Browning, GB2559971 başvuru numarası ve “A Flight System” adını verdiği uçabilen kostümü için patent başvurusunda bulundu. 2018 yılında yayınlanan patent başvurusuna göre kostüm, ele giyilebilir bir uçuş sistemi dahil olmak üzere bir dizi uçuş tertibatına sahip. Ellere takılan bu uçuş sistemi bir jet motoru mantığıyla itici bir kuvvet oluşturuyor ve kıyafeti aksi yöne itiyor. Böylelikle ellere takılan bu sistemler ile hem yönlendirme hem de uçuş işlemi gerçekleştirilebiliyor. Ayrıca kıyafeti giyen kişiye destek sağlamak için bel veya üst gövde için bir destek sistemi de bulunuyor.

Tasarım harikası bu kıyafet şu an 443 bin dolarlık fiyatı ile günlük kullanım için epey pahalı olarak görünse de yakın tarihte belki de işe bu kıyafetlerle trafiğe takılmadan gidebiliriz.

Sonuçta insanoğlu hep daha iyisini, hep daha kolayını yaşamak isterken hayal etmeye devam edecek, bu hayaller de hep bir adım ileri gitmemizi sağlayacak.