GOSSIP RÖPORTAJ: MERYEM BOZ SPOR AKADEMİ

Meryem Boz enerjisi ve voleybola olan tutkusuyla tanınan başarılı bir sporcu. “Mavi Şimşek” lakaplı Boz, Fenerbahçe Opet Voleybol takımında forma giyiyor. Aynı zamanda Milli Takım kadrosunda yer alıyor ve başarısıyla adından sıkça söz ettiriyor. Milli Takım formasıyla Tokyo 2020 Olimpiyat Elemeleri’nde 5 maçta ürettiği 85 sayı ile turnuvanın en değerli oyuncusu seçilen Boz, “Meryem Boz Spor Akademi’’ markasıyla da deneyimlerini gençlere aktarıyor ve spor camiasına katkı sunuyor.

Türk Patent ve Marka Kurumuna yapılmış “Meryem Boz Spor Akademi”, “Meryem Boz” gibi marka tescil başvurularınız var. Spor dünyasında markalaşmanın ve marka tesciline sahip olmanın önemi sizce nedir?

Spor dünyası içerisinde, özellikle ülkemizde, sporcular açısından markalaşma dediğimiz kavram çok yeni bir süreç. Esasında bu, yıllarca emek verip oluşturduğunuz sporcu kimliğinin kurumsal bir yapılanma içerisinde devamlılığını sağlamak için gerekli adımlardan biri. Biz de bu süreci doğru yönetebilmek, bugün ve gelecekte Meryem Boz markasının devamlılığını sağlamak amacıyla ekip arkadaşlarımla beraber, hem akademimiz hem de ismim özelinde yapacağımız tüm yatırımlar kapsamında tescil yoluna gitmemiz gerektiğini düşündük. Kendimizi ve markamızı yasal anlamda koruma altına almak istedik ve marka tescil başvurularında bulunduk.

“Ülkemizde, sporcular açısından markalaşma dediğimiz kavram çok yeni bir süreç.”

Meryem Boz Spor Akademisi çatısı altında sahip olduğunuz deneyimleri aktarıyorsunuz.  Bu, spor camiasına büyük bir katkı. Akademi fikri nasıl ortaya çıktı? Marka olma ve tescil alma sürecinizden bahsedebilir misiniz?

Meryem Boz

“Mavi Şimşek” Meryem Boz

Akademi fikri, ben ve ekip arkadaşlarım Gözde Yorgun (Senso Kozmetik Yönetim Kurulu Üyesi) ve eski milli sporcu arkadaşım Merve Gülaç‘ın güçlerini aynı çatıda birleştirme isteği ile çıktı diyebilirim. Bizim bu akademi özelinde en temel amacımız ve birinci önceliğimiz kız çocuklarına dokunabilmek. Bunu da en iyi şekilde, bildiğimiz yöntem olan spor ve voleybol ile yapabileceğimize inandık. Bir kız çocuğuna dokunup, onun hayatını pozitif yönde etkileyip gelecek için güçlü ve ayakları yere sağlam basan bir model oluşturabilirsek bu bizim en büyük başarı hikayelerimizden biri olacaktır.

Akademimiz bünyesinde temel spor eğitimi ve voleybol eğitimi sunarken sporcu adaylarımıza, bir sporcunun hayatının dışarıdan görüldüğü gibi toz pembe bir yol üzerine inşa edilmediğini de göstermeye çalışıyoruz. Bu uzun yolda ben ve arkadaşlarım deneyimlerini, yaşadıklarını kızlarımızla paylaşarak zorlukları minimuma çekmeye çalışıyoruz diyebilirim. Biz yalnızca “sahaya çıkalım, topa vuralım” düşüncesiyle değil, fizyolojik olduğu kadar psikolojik olarak da gelişim sağlama amacıyla hareket ediyoruz. Bir sporcunun farklılaşmasında önemli olan beslenme, bilimsel verilerin değerlendirilmesi gibi süreçlere de çok önem veriyoruz. Farklı bir spor okulu olmak ve adımızda geçen akademi kavramına uygun olmak amacıyla mümkün olduğunca fazla çocuğa, en doğru şekilde ulaşmak istiyoruz. Bunu yaparken de sosyal farkındalık projeleri ve gizli destek programları ile bu alanda ihtiyaç sahiplerine yardımcı oluyoruz. Bunun bir adım ötesindeki hedefimiz de kulüpleşmek ve bünyemizde yetişen sporcuların müsabakalarda yer almasını sağlamak diyebilirim.

Markalaşma ve tescil alma sürecimizin en önemli kısmı, Meryem Boz ve Meryem Boz Spor Akademi markasını taklitlerinden korumak ve kopyalanamaz hale getirmekti. Ülkemizde özellikle hızlı ve taklide dayalı bir piyasa süreci hâkim. Bundan dolayı ilk adımımızı marka tescil başvurusu ile attık. Eğitimden tekstile, hatta kozmetiğe kadar farklı sınıflarda aldığımız tesciller ile şimdiden kurumsal yürüyüşümüzün planlarını yaptık diyebiliriz.

Akademi’de mesleki deneyimlerinizi aktardığınız gibi şüphesiz bir spor kültürü ve bilinci de aşılıyorsunuz. Bu süreçte “sporda cinsiyet eşitliği” konusu nasıl bir yer tutuyor?

Sporda cinsiyet kavramına inanan biri değilim. Her branşın kendine özgü dinamikleri var. Ama her branşta amaç ortak başarıdır. Başarıya giderken birlik, beraberlik ve takım çalışması ön plana çıkar. Burada da bir cinsiyet ayrımı kesinlikle yoktur.

Sadece sporda değil, her alanda eşitlikten yana olan ve bunu hayatıma yansıtan biri olarak akademimiz bünyesinde yer alan tüm kızlarımıza da bu bilinci aktarmak için çabalıyoruz. Hangi koşulda ve nerede olurlarsa olsunlar, tüm hayatları boyunca akranları, iş arkadaşları, hemcinsleri ya da karşı cinslerinin karşısında, her zaman eşitlik kavramının varlığına inanarak haklarına sahip çıkmaları gerektiğini aktarmaya çalışıyoruz. Bunu ne kadar erken yaşlarda çocuklarımıza benimsetebilirsek gelecek için çok daha güçlü bir toplum yapısı ortaya çıkacağına inanan biriyim.

Uluslararası Voleybol Federasyonu 2021’de cinsiyet eşitliğine dikkat çekmek için “Equal Jersey” (eş forma) isimli uygulamayı başlatmıştı. Aynı uygulamayı bu sene de FIVB Voleybol Milletler Ligi Final etabında gördük. Bu uygulamanın sosyal etkisi hakkında ne düşünüyorsunuz?

Tabii ki dünyada ilgiyle takip edilen organizasyonlarda, bu tip farkındalık hareketlerinin yer alması ve sporun içinde bu tip mesajların verilmesi olumlu hareketler. Hem basında hem de artık günümüzün vazgeçilmez mecrası sosyal medyada verilmek istenen mesajların kitlelere bu tip yollarla daha hızlı ulaştığını görüyoruz.

Milli Takım başarıları, sporun hangi branşında olursa olsun bizleri heyecanlandırıyor. Siz de Milli Takım’da önemli başarılara imza attınız. 2020 CEV Tokyo Olimpiyat Elemeleri’nde En Değerli Oyuncu seçildiniz. Bu deneyim size neler kattı, nasıl bir duyguydu?

Çok küçük yaşlardan beri voleybol oynuyorum. Ben her maçtan, katıldığım her turnuvadan yeni bir şeyler öğrendiğimi söyleyebilirim. Spor durmuyor. Yaşınız ve yaşadıklarınız ne olursa olsun, her yeni takım arkadaşınız, antrenörüz, her oynadığınız maç size yeni bir şeyler öğretiyor.

Bahsettiğiniz eleme maçlarında en iyi oyuncu seçilmem gurur vericiydi. İlk olimpiyatım için muazzam bir ön adımdı diyebilirim. Ama bunu başarabilmemdeki temel nokta çok iyi bir takım yapısına sahip olmamızdı. Ayrıca takımın da bana sağladığı destekti. Tabii bunun sonucu olarak olimpik sporcu apoletini aldım. Bu bir sporcunun kazanabileceği en önemli değerlerden biri diyebilirim.

Meslek hayatınıza başladığınız günden beri size ilham olan isimler var mı?

Kendime klasik manada “bu ismi örnek aldım” ya da “bu ismi sürekli takip ettim” diyemem. Biraz kendi yolumu çizmeye çalıştım her zaman. Tabii ki dünyanın çok başarılı sporcularını, başarıya giden yolda yaşadıklarını, vazgeçmeme tutkularını hep takip ettim. Ama bireylerden ziyade durumu kendi açımdan değerlendirip “zorlu yolları nasıl aşabilirim?” sorusuna cevap aradım. Hep kendi yolumu bulmaya çalıştım.

Meryem Boz Spor Akademi

Son yıllarda Vakıfbank ile Fenerbahçe Opet arasında büyük bir rekabet var. Siz de Vakıfbank’tan ayrılarak bu yıl Fenerbahçe Opet forması giyeceksiniz. Bu rekabeti nasıl değerlendiriyorsunuz? Fenerbahçe Opet yolculuğunuzdan beklentileriniz ve süreçteki duygularınız nelerdir? Fenerbahçe Opet taraftarları gelişinize çok sevinmişti, bir mesajınız olacak mı?

Rekabet sporun vazgeçilmezi… Karşınızda ne kadar değerli rakipler varsa siz de o kadar başarıya yakın olursunuz. Bu nedenle rekabet her zaman güzeldir.

VakıfBank’ta geçen yıl, 5 kupalı özel bir sezon geçirdik. Spor kariyerim açısından geçirdiğim başarılı ve gururlu bir sezondu. Ama dediğim gibi spor durmuyor. Artık yeni hikayeler ve başarılar Fenerbahçe Opet’te beni bekliyor. Çok büyük bir camiaya katıldım. Voleybolda yıllardan beri başarılı şekilde var olan bir kulübün ailesine katıldığım için çok mutluyum.

Marka sahibi ve başarılı bir sporcu olmanın yanında bir buluşçu olsanız ne icat ederdiniz? Neye çözüm getirmek isterdiniz?

Dünyayı paylaştığımız tüm hayvanlar benim en hassas noktalarımdan biri. Bir buluş yapma şansım olsa hakkımı onlardan yana kullanırdım. Sokak hayvanlarının sorunlarına çözüm olacak bir icat geliştirmek isterdim. Onlar sokakta savunmasızlar ve her an yardımınıza ihtiyaçları var.

Bence Türkiye’deki en değerli marka… Herkes için en değerli marka kendisi olmalı. Buna Meryem Boz ve Meryem Boz Spor Akademi demeliyim.

En çok kullandığım marka… Arabada BMW‘ciyim; teknolojide Samsung


Röportaj: Zülal GEDİK

Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir