Yapay zekâ, kullanıldığı veya çalıştığı alanda bazı eksiklikler ve hatalar tespit edip bunun çözümü için teknik altyapıya dayanan bir geliştirme ya da bir yazılım icat ederse ne olur? Bu durumda bir patent başvurusu yapılabilir mi? Patent başvurusu yapılırsa buluş sahibi kim olur? Yapay zekâyı üreten kişi mi? Yoksa yapay zekâ mı?
Patentlenebilirlik şartları incelendiğinde, buluş üç temel kriteri sağlıyorsa patent koruması genellikle mümkündür. Bu kriterler yenilik, buluş basamağı ve sanayiye uygulanabilirliktir. Patent verilemeyecek konular ise ülkelere göre değişiklik göstermektedir. Sınai Mülkiyet Kanunu göz önüne alınacak olursa patent verilemeyecek konular 82. maddenin 2. fıkrası kapsamında belirtilmektedir. Bu fıkra uyarınca “Aşağıda belirtilenler buluş niteliğinde sayılmaz. Patent başvurusu veya patentin aşağıda belirtilen konu veya faaliyetlerle ilgili olması hâlinde, sadece bu konu veya faaliyetlerin kendisi patentlenebilirliğin dışında kalır:
a) Keşifler, bilimsel teoriler ve matematiksel yöntemler
b) Zihni faaliyetler, iş faaliyetleri veya oyunlara ilişkin plan, kural ve yöntemler
c) Bilgisayar programları
ç) Estetik niteliği bulunan mahsuller, edebiyat ve sanat eserleri ile bilim eserleri
d) Bilginin sunumu”
Özellikle (c) bendinde belirtildiği üzere bilgisayar programları, teknik bir problemin teknik bir çözümünü gerektirdiği için patent korumasının dışında tutulur. Bununla birlikte asıl önemli nokta, bir yazılımın, bir gereksinimi karşıladığında, yani somut bir teknik etkiye sahip olduğunda bu kriterleri sağlayabilmesidir.
Somut teknik etki yazılımın altyapısıyla sağlanabildiği gibi, bir yapay zekâ yardımıyla da sağlanabilmektedir. Bu noktada yapay zekâ konusu çok kritik bir önem taşımaktadır. Öyle ki geçtiğimiz günlerde Avrupa Patent Ofisi’nin yönetmelikleri, Yapay Zekâ (Artificial Intelligence) patent başvurularının değerlendirilmesinde genişletildi.
Genişletilen bu yönetmeliğe göre yapay zekâ buluşları söz konusu olduğunda, teknik uygulama örnekleri olarak; belirli bir teknik sistemin ve sürecin kontrolü; şifreleme, şifre çözme veya elektronik iletişim imzalama; ses, görüntü, video geliştirme veya analizi; konuşma tanıma ve benzeri uygulamaları sunulmaktadır. Bu örneklerin analizinden elde edilen doğal sonuç, yapay zekânın, belirli teknik amaçlarla veya teknik uygulamalarla sınırlı olduğunu iddia ettiği bir durumda patentlerle korunabilir olmasıdır.
Peki sürekli kendini geliştirebilen yapay zekâ, kullanıldığı veya çalıştığı alanda bazı eksiklikler ve hatalar tespit edip bunun çözümü için teknik altyapıya dayanan bir geliştirme ya da bir yazılım icat ederse ne olur? Bu durumda bir patent başvurusu yapılabilir mi? Patent başvurusu yapılırsa buluş sahibi kim olur? Yapay zekâyı üreten kişi mi? Yoksa yapay zekâ mı?
Bu sorulara cevap verebilmek adına öncelikle ülkemizde geçerli olan kanunun ilgili maddelerini inceleyelim. Patent başvurusu yapılabilmesi için gerekli belgelere baktığımızda temel olarak başvuru formu, tarifname takımı, ücret ve kimlik bilgileri başvuru için yeterlidir. Başvuru sahibi gerçek veya tüzel kişi olabilirken buluş sahibi sadece gerçek kişi olabilir. Peki bu noktada,yapay zekânın da gerçek kişi olarak kabul edilebileceği iddia edilebilir mi? Yapay zekânın bir şirket kurup tüzel kişilik olarak başvurma durumu gerçek kişi olarak başvurmasından daha uzak bir ihtimal olduğundan, en azından şimdilik, tüzel kişilik olarak nasıl başvurulabilir konusunu irdelemeyeceğiz. 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu’nun ilgili maddesinde gerçek kişiye ait kimlik bilgilerinin tanımı, “Gerçek kişiler için adı, soyadı, Türk vatandaşı ise T.C. kimlik numarası” olarak belirtilmektedir.
Bu tanımlamaya göre vatandaşlık verilen bir yapay zekâ patent başvurusu yapabilir anlamını çıkarabiliriz. Ülkemizde henüz böyle bir durum olmamasına rağmen, akıllara geçtiğimiz yıl Suudi Arabistan tarafından vatandaşlık verilen ve dünyanın ilk vatandaş robotu “Sophia” geliyor.
Sophia’nın sözlü iletişim kurabilme yeteneği göz önüne alındığında bir buluş yapması ve bu buluşu bir vekile ileterek patent başvurusu talep etmesi buna karşılık robotun yazılımını yazan kişinin de buluşun kendisine ait olduğunu iddia etmesi durumunda ne olur? Cevaplaması en güç soru bu olsa gerek. Prosedür anlamında teknik bir sakınca bulunmayan bu durum için kuvvetle muhtemel dava yoluna gidilecek ve bu dava sonucu konu hakkında belirleyici karar verilecektir. Henüz böyle bir şey gerçekleşmemiş olsa bile, en büyük hayalinin bir aile kurmak olduğunu söyleyen Sophia’nın patent talebiyle karşımıza çıkması çok da şaşırtıcı olmayacaktır.
Sosyal bir robot olarak tasarlanan Sophia’nın yanı sıra günümüzde yaratıcı fikirler üreten robotların sayısı da oldukça fazla. Bunların en büyük örneklerinden biri Rutgers Üniversitesi Sanat ve Yapay Zekâ Laboratuvarı’nda geliştirilen ve sanat eserleri üretebilen “AICAN” isimli bir yapay zekâ programıdır. AICAN’ın eserleri tüm dünyada sergileniyor ayrıca bir internet sitesinden de satışı yapılıyor. Bu eserlerden bir tanesi 16 bin dolara satılmış durumda. Merak edenler için “www. aican.io” internet sitesinden AICAN’ın eserlerini inceleyebilir hatta satın alabilirsiniz. Tabii ilerleyen zamanlarda AICAN’ın bu eserlerin kendisine ait olduğu ve bilgisi dışında satıldığı sebepleriyle size veya satışı yapan kişilere dava açması riskini göze alıyorsanız.
Birçoğumuz için ütopik, bilim kurgu gibi gelebilen bu gelişmelerin, zamanla olağanlaşacağını düşünebiliriz. Yakın gelecekte yapay zekânın patent, marka ve tasarım başvurusu yapması, hatta sizin buluşunuza hem de çok güçlü donelerle itiraz etmesi çok da şaşırtıcı olmayacaktır.