FİKRİ MÜLKİYET HAKLARININ REKABETE ETKİSİ

Yapılan araştırmalar, verimlilik odaklı artışların çoğunun inovasyon kaynaklı olduğunu göstermektedir. İnovasyona yapılan yatırımlar ise fikri mülkiyet hakları ile koruma altına alınır. Bir işletmenin özgün üretimlerinin ve inovasyon yatırımlarının koruma altına alınması haksız rekabetin engellenmesi konusunda önemlidir.

Mustafa DALKIRAN – Türk Patent ve Marka Kurumu / Sınai Mülkiyet Uzmanı

Rekabetin temel belirleyici faktör olduğu günümüz piyasalarında tüketici kilit oyuncu konumundadır. Tüketiciye ulaşmak, onu satın almaya ikna etmek işletmelerin temel hedefidir. Tüketiciye ulaşmanın yolu ise farklılaşmaktan, tüketiciye yeni bir şeyler sunmaktan geçer. Bu nedenle, inovasyon kapasitesi günümüz işletmelerinin ihtiyacı olan en değerli varlıktır. Yapılan araştırmalar verimlilik artısının % 80’inin inovasyon kaynaklı olduğunu göstermektedir.

Dünya Fikri Mülkiyet Teşkilatı (WIPO) inovasyonu “bir ürünü, süreci veya hizmeti iyileştiren yeni bir şey yapmak” olarak tanımlamaktadır. Bir işletmenin inovasyon kapasitesi bilgi ve teknolojiye yatırımla doğrudan ilişkilidir. İşletmeler için yatırımın temel motivasyonu ise kâra dönüşme potansiyelidir. Kopyalamanın hızlı, kolay ve sıradan bir davranış haline geldiği günümüz dünyasında yatırım ne kadar kolay ve maliyetli ise yatırımın kâra dönüşmesi de o kadar zor ve riskli hale gelmiştir. Çok büyük maliyetlere katlanarak yıllarca süren emek ve çalışma sonucu geliştirdiğiniz bir ürün siz henüz tanıtımını dahi yapmadan rakipleriniz tarafından üretilerek e-ticaret sitelerinin sayfalarını süsleyebilir.

Yatırımın maliyetinin bu denli yüksek kâra dönüşme sansının ise bu kadar düşük olduğu bir ortamda bilgi ve teknolojiye yatırım yapmak, yatırımın riskine katlanmak için çok güçlü bir motivasyona, bizi yatırıma ikna edecek bir araca ihtiyacımız var. Fikri ve sınai mülkiyet hakları iste bu noktada devreye girer, yenilikleri ödüllendirerek yatırım için ihtiyacımız olan motivasyonu bize sunar.

Fikri ve sınai mülkiyet hakları inovasyona yapılan yatırımı koruma altına alır.

Telif hakkı, patent, know-how, marka, tasarım ya da coğrafi isaret. Her biri, yaratıcılığın, ve inovasyonun en etkili koruyucusu, yatırımın en güçlü teşvik aracı, işletmelerin de en değerli sermayesidir. Patent, know-how ve tasarım gibi haklar piyasaya çıkan yeni ürünleri ya da rekabetçi iyileştirmeleri temsil eder. Marka, üretici ile tüketici arasında sağlam bir köprü, ürüne yapılan yatırımın tüketiciye ulaşmasının en güçlü aracıdır. Coğrafi işaret ise tarih, kültür ve coğrafyanın bütünleşmesinin bir ürünü olan yöresel değerlerin korunmasının, gelecek nesillere aktarılmasının ve yörenin kalkınmasının en etkili aracıdır.

Fikri ve sınai mülkiyet haklarının sağladığı en önemli avantajlardan birisi, rakiplerin rekabet tehdidinden önemli ölçüde korunmuş bir alanda, piyasadaki benzerlerinden farklı, yaratıcı ve özgün ürünler üretebilme ve bu ürünleri avantajlı fiyatlarla piyasaya sürme imkânıdır. Bu sayede AR-GE, teknoloji ve yeniliğe yatırım yapmak cazip hale gelmekte, büyük maliyetler ve uzun çalışmalar sonucu ortaya çıkan yeni ürünler haksız rekabetten korunmaktadır. Böylece, yenilikçi işletmeler emeklerinin meyvelerini toplarken büyüme ve kalkınma sürdürülebilir hale gelmekte, toplum ise yeni ve daha nitelikli ürünlere kavuşmaktadır.

Fikri Mülkiyet

Fikri ve sınai mülkiyet haklarının tüm topluma yayılan bu etkilerinin ortaya çıkabilmesi için toplumun ve piyasanın yapısı ve ihtiyaçları doğru analiz edilerek geliştirilmiş bir mevzuata, bu mevzuatın etkin uygulanmasını sağlayacak bir idare ve yargı sistemine ve bu hakların önemini kavramış bir piyasa yapısına ihtiyaç vardır. Kamu ve yargı ayağında etkili ve hızlı bir tescil ve koruma sistemi islerken piyasa ayağında işletmelerin bu bilgi ve bilince sahip olması, fikri ve sınai mülkiyet haklarının en değerli sermayeleri olduğunun farkında olması, işletme yönetimi ve stratejisinin bir parçası olarak konumlandırarak stratejik yönetimi gerekir.

Sektörün ve piyasanın yapısı, işletmenin bu piyasadaki konumu ve pozisyonu, sahip olduğu fikri mülkiyet portföyü, rakiplerin durumu gibi faktörler işletme tarafından yürütülecek fikri mülkiyet stratejisini de belirleyecektir. İşletmeler sahip oldukları fikri mülkiyet portföyünün sağladığı rekabet avantajından faydalanarak piyasaya sunduğu mal ve hizmetlerde bu hakları bizzat kendisi kullanabileceği gibi lisans, bilgi ve teknoloji paylaşımı gibi yöntemlerle başkalarına da kullandırarak gelir elde edebilir, bu hakların sağladığı avantajlardan yararlanarak ortak proje ve girişimlerde yer alabilir ya da bu hakları teminat göstererek veya devrederek yeni girişimler için sermayeye dönüştürebilir.

Bir işletmenin sahip olduğu fikri mülkiyet hakları, kullanılmadığında çok değerli mücevherler gibi kilitli kasalarda kalmaya mahkûm olacak ve işletmeye fayda sağlamayacaktır.

Sonuç olarak bir işletmenin sahip olduğu fikri ve sınai mülkiyet hakları büyük emek ve maliyetler sonucu elde edilen çok değerli varlıklardır. Buna rağmen piyasa yapısı, tüketici beklentileri ve rakiplerin durumları da doğru analiz edilerek stratejik bir şekilde konumlandırılmadığı ve etkili şekilde kullanılmadığı sürece bu hakların sağladığı avantajlardan yararlanmak mümkün olmayacak, bu varlıklar çok değerli mücevherler gibi kilitli kasalarda kalmaya mahkûm olacak ve işletmeye bir fayda sağlamayacaktır.

Share

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir