VIGELAND’IN HEYKELLERİNİN MARKA OLARAK TESCİLİ MÜMKÜN MÜDÜR?

EFTA Mahkemesi ve Norveç Sınai Mülkiyet Ofisi Temyiz Kurulu Kararları Işığında Değerlendirme

Tarihi ve kültürel değerler bakımından topluma mal olmuş işaretlerin marka olarak tescil edilemeyeceği hükmü birçok ülkenin marka mevzuatında yer alan bir mutlak ret nedenidir. Bununla birlikte hükmün uygulama alanı kimi durumlarda tartışmalara yol açmaktadır. Bu yazıda inceleyeceğimiz karar, hükmün Norveç Sınai Mülkiyet Ofisi (NSMO) ve Avrupa Serbest Ticaret Birliği (EFTA) mahkemesi tarafından nasıl değerlendirildiğini ortaya koyacaktır.

Vakayı aktarmaya başlamadan önce ilk olarak, EFTA’nın Avrupa Birliği üyesi olmayan Norveç, İsviçre, İzlanda ve Lihtenştayn devletlerinin üyesi olduğu bir bölgesel ekonomik örgüt olduğunu ve EFTA mahkemesinin bu örgütün yargı organı olduğunu belirtmemiz yerinde olacaktır.

“Gustav Vigeland” 1943 yılında hayatını kaybetmiş Norveçli ünlü bir heykeltıraştır. Vigeland’in eserlerinin çoğunluğu Norveç’in başkenti Oslo’daki Vigeland heykel parkında yer almaktadır. Vigeland Parkı’nda Gustav Vigeland’in 214 heykeli bulunmaktadır. Oslo’nun en önemli turistik alanlarından biri olan Vigeland Açık Hava Heykel Parkı’nda sergilenen “Öfkeli Çocuk”, “Monolith” en ünlü eserlerin başında gelmektedir.

Vigeland Heykel Parkı’nın da içinde bulunduğu Frogner Parkı, Oslo’nun en büyük parkıdır ve Oslo Belediyesine aittir.

Gustav Vigeland’in, 1943 yılında hayatını kaybetmesi üzerine eserleri üzerindeki telif hakları 1 Ocak 2014 tarihinde sona ermiştir.

Oslo Belediyesi, 2013 yılında aralarında Öfkeli Çocuk, Monolith gibi eserlerin görsellerinin de yer aldığı 90 civarı Vigeland eserinin marka olarak tescil edilmesi yönünde NSMO’ya talepte bulunur. NSMO; bu başvuruları ayırt edici nitelikten yoksunluk, tanımlayıcılık ve mallara asli değerini katan işaretler arasında olma gerekçeleriyle kısmen reddeder. Kısmi ret kararları kapsamında, adi metallerden mamul ürünler, değerli metallerden mamul ürünler, kağıt ve basılı malzemeler yer alırken; oyunlar ve oyuncaklar gibi mallar reddedilmemiştir.

Oslo Belediyesi, ret kararlarına karşı itiraz eder ve itirazlar inceleme için NSMO Temyiz Kurulunun önüne gelir. Temyiz Kurulu, itirazlar hakkında karar vermeden önce işlemleri durdurur ve EFTA Mahkemesi’nin görüşüne başvurur. EFTA Mahkemesi’ne yöneltilen altı soru hakkında mahkeme görüşünü bildirir. Temyiz Kurulunun üzerinde yoğunlaştığı konu, kamuya mal olmuş sanat eserlerinin marka olarak tescili taleplerinin kamu düzenine aykırılık gerekçesiyle reddedilmesinin gerekip gerekmediğidir.

EFTA Mahkemesi’ne yöneltilen en önemli sorulardan biri, telif hakkı koruma süresi dolan bir eserin marka koruması talebine konu edilmesinin kamu düzenine aykırı olup olmadığıdır. Mahkemenin bu soru için yaptığı yorum, belirtilen eylemin her durumda kamu düzenine aykırılığından bahsedilemeyeceği, ancak bazı eserlerin bir ulusun kültürel mirası olarak kabul edilebileceğinden hareketle, bu tip eserlerin marka korumasına konu edilmesinin kamu düzenine aykırılığından söz edilebileceği şeklindedir. Bu yöndeki incelemenin her vaka bazında ayrı ayrı yapılması gerekmektedir. İncelemede, eserin ilgili ülkedeki statüsü, algılanma biçimi ve marka başvurusu kapsamında bulunan mal ve hizmetlerin niteliği dikkate alınmalıdır. Ayrıca bir eserin toplum değerlerine gerçek ve yeterli derecede ciddi bir tehdit oluşturması durumunda, bu eserden oluşan veya onu içeren işaretin marka olarak tescilinin kamu düzenine aykırı olduğu kabul edilebilecektir.

EFTA Mahkemesi’nin görüşünü dikkate alan NSMO Temyiz Kurulu, başvuruları kamu düzenine aykırılık nedeniyle reddeder. Temyiz Kuruluna göre, başvuruları oluşturan eser görselleri, Norveç toplumu için önemli kültürel değerlerdir ve marka olarak tescil edilmeleri yerinde değildir.

Kurul kararında, telif hakkına konu eserlerin ayırt edici karakterinin olabileceği ve marka tesciline konu olabilecekleri belirtilmiştir. Buna karşın kurul, telif hakkına konu olabilecek eserlerin marka olarak tescilinin, bazı hallerde, telif hakları korumasının üzerine kurulu olduğu sınırlı süreli koruma ilkesi ile çelişebileceğini belirtmiştir. Şöyle ki, telif haklarına sınırlı süreli koruma verilmesinin gerekçelerinden birisi, eserin koruma süresi dolduktan sonra kamu malı haline gelmesini sağlamaktır. Buna karşılık telif haklarına sağlanan sınırlı süreli koruma sona erdikten sonra, marka tescili yoluyla teorik olarak sınırsız süreli koruma sağlamak, telif hakkı sahibine rekabeti engelleyici haksız avantajlar verebilecektir. Temyiz Kuruluna göre, bu tip durumlarda marka tescili talebinin kamu düzenine aykırı olarak değerlendirilmesi mümkündür.

Temyiz Kurulu, Vigeland’in eserlerinin marka olarak tescil edilmesi taleplerini yukarıda sayılan faktörler ışığında değerlendirdiğinde, aşağıdaki sonuçlara ulaşmıştır:

Oslo Belediyesi’nin Vigeland’in eserlerinin marka tescili talebiyle yaptığı başvurular, kamu düzenine aykırılık nedeniyle reddedilmelidir. Şöyle ki, bu eserler Norveç toplumunun ortak kültürel mirası niteliğindedir. Vigeland’in eserlerinin marka olarak tescil edilmesi yoluyla edinilecek münhasır haklar, Oslo Belediyesi’ne sadece haksız rekabet avantajları sağlamayacak, aynı zamanda toplumun söz konusu eserlere erişim hakkını da sınırlayabilecektir.

EFTA Mahkemesi kararı ve bu karar ışığında oluşturulan NSMO Temyiz Kurulu kararı, birkaç noktayı açıkça ortaya koymaktadır. Birincisi, telif hakkı koruma süresi dolan eserlerin marka olarak tescil edilmesi ilkesel olarak mümkündür. İkincisi ise, bu eserlerin toplum açısından önemli kültürel değere sahip olmaları, örneğin bir ulusun kültürel mirası niteliğinde olmaları halinde, tescil taleplerinin kamu düzenine aykırılık nedeniyle reddedilmesi mümkündür.

NSMO Temyiz Kurulu, başvuru sahibinin Oslo Belediyesi olmasını ret kararının yerindeliğini değiştiren bir husus olarak görmemiştir. Kurul’a göre, Oslo Belediyesi marka olarak tescil yoluyla Vigeland’in sanat eserleri üzerinde kontrol sağlamak istemektedir. Bu istek, eserlere ve parka yapılan yatırımlar dikkate alındığında anlaşılabilir niteliktedir ve muhtemelen başkalarının eserleri kamu düzenine aykırı biçimde kullanma riskini azaltacaktır. Bununla birlikte bu tip bir istek veya niyet, marka kanunuyla korunan hiçbir meşru çıkarı teminat altına almamaktadır. Tersine, böyle bir isteği veya niyeti dikkate alarak tescili gerçekleştirmek, telif haklarının sınırlı koruma süresine tabi olmasının altında yatan düşünce ve temel toplumsal faydayla da çelişecektir.

Son yıllarda ülkemizde de karşımıza çıkan ortak tarihi ve kültürel değerlerin marka olarak tescil taleplerinin değerlendirilmesinde, Vigeland’in eserleri hakkındaki karar bize yol gösterici olacaktır.